• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Edebiyat Gazetesi

Kültür Sanat Edebiyat Haber Gazetesi

Burhan Kale
bkale007@hotmail.com
EŞREF İ FANİ
21/12/2023

        Kendi değerimin farkında mıyım acaba? Bir değerim yok mu yoksa? Değer yargılarım insani olmaktan uzaklaşıyor mu? Sessizlik... Karanlıkla iç içe... Biraz tedirgin edici olsa da... Huzur ah huzur neden yalnızlığın otağındasın... Yalnızlık gerçekte mümkün değilken... Bu kafa ve bu yürekle yalnız kalmam mümkün mü? Düşünmek yaşamamın olmazsa olmazı... Kimseyi bulamazsam kendimle konuşurum... İşte boğazıma gelip düğümleniyor sözcükler... Söyleyecek ne kadar çok şey var... Oysa suskunluk denizinin kıyılarında mutluluk... Hiç kimse olarak gezmeliyim şehri, her şeyi görmenin yolu bu... Öyle gezdim senelerdir,  şelaleden dökülen ak köpüklü sulara karıştım, bol oksijeni çektim ciğerlerime... İnsanın umudunu asla kaybetmediği yerlerdi oraları... Sonbahar daha bir güzeldi... Dallarını terk eden yaprakların sarı, kırmızıya çalan rengi günbatımına karışarak şairane bir tablo haline gelirdi... Bunun bir getirisi yoktu “homo ekonomist” kafaya ancak hayatın maddi şeylerin ötesinde yaşanan yanıydı tabiatımıza uygun olan... Bu çelişki bir açmaza götürüyordu beni... Ne yazık ki gerçek dünya değildi yaşanan... Kendi yaptıklarımla değil başkalarının hayatları ile doldurulup boşalttığım kafam bir de vitrinlerin kara deliklerine düşünce burnumun ucunu görmekten uzak hale geliyordum... Bu koşuşturmadan kendi gerçekliğime dönmeyi başarabilirsem başımı kaldırıp göğe bakardım ve sonra dağlara, nehirlere derken bağlara bahçelere çevirirdim gözümü ilk defa gördüğüm ne kadar fazla şey olduğunu hayretle fark ediyordum... Mutluluğun resminin parayla çizildiğine o kadar kendimi inandırmıştım ki adeta parayla çalışan makinelere benzemeye başlamıştım. Aralığın şu soğuk gecesinde bu kadar parlak yıldızlarla dolu bir göğün altında, şehrin silueti Binbir Gece Masalları'ndan süzülmüşçesine sanki Şehrazat'ın dilinden zalimlerin yüreğini sabahın ilk ışıklarından önce yumuşatmak için insanlığa kendini anlatıyordu... Susmamak için yazmam gerekiyordu... Hayatımın yazgısı yazmaktı... Kimin için diye düşünmeden, neye yarayacağını bilmeden yazmak yazmak...

       O kadar uğraşıp didindikten sonra bir şeyleri değiştireceğime inanmak ne kadar da safdillikti... Hiç kimseyi ve hiçbir şeyi değiştirmek mümkün değildi cancağızım... Olan şey kendimi değiştirmekti sadece, cebindeki çakıl taşlarını ellerimdeki zümrütten kıymetli görenlere sonunda haklısınız demekti yaşamak... Evet, aynen buydu işte... Ömür bir şekilde geçiyordu yanlış olan oydu ki ömrümü doldurmaya, daha nitelikli yaşamaya odaklanan yanım dünyayı geziyor, yiyor, içiyor, alıyor, veriyor sürekli tüketiyordu ancak sorunun ve çözümün kendimi tanımaktan geçtiğini bilmemi istemiyordu... E bir tek sen mi biliyordun diyecektin cancağızım... Biliyordum hatta emindim demek gelse bile içimden bunu dememi engelliyordu bunun şuurunda olmam... Bittiğini düşündüğüm yollar garip bir şekilde hatta anlayamadığım bir biçimde yeniden başlıyordu... Karanlık her zaman aynı dert, endişe gibi misafirdi hayatımda... Sonunda sabah oluyordu ve gün yüreğimi aydınlatıyordu, rüzgâr saçlarımı savuruyordu ve içimde yeni baharlar çiçek çiçek açıyordu cancağızım... Dünyayı yalan bilmem ve yalana her seferinde inanmam hayatı yaşanır kılan şeydi aslında... Ahh annem ne kadar uzak bir yıldızın ışığıydın ya da o yıldızın ışığıyla geliyordun gözlerime, oradan aklıma ve kalbime doluyordun... Ulaşılmaz yerlerde iken nasıl bu kadar içimde olabiliyordun, şehrin caddeleri, sokakları hatta şu ağaçlar ve rüzgârda raks eden güz yaprakları her şey evet cümle âlem nasıl seni yüreğimde ve yanımda hissedince mana kazanıyordu... Bunu anlayabiliyor muydun cancağızım? Eski evlerin bir ruhu vardı sanki bahçeleriyle, çiçekleri ve ağaçları ile kuşların şakıması eksik olmazdı cancağızım... Karadutun üzerinde uyuyan çocuklar bile olurdu Esentepe'de... Ben de sana benzemeye başladım cancağızım, başkalarından bekler oldum erdemli insan olmalarını, oysa kendi içimde kemale ermeliydim... Kurmak istediğim dünyayı önce benliğimde kurmalıydım...



196 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

AH SEYRANİ VAH SEYRANİ… - 29/04/2024
Aylar sivrisinek, yıllar böğelek, Dünyanın çivisi çıktı Seyrânî... En uslu dediğin durmuyor dölek, Yapanlar binayı yıktı Seyrânî...
Gaflet - 07/11/2023
Gaflet; kendisinin farkında olmamak, neler yapabileceğinin bilincini yitirmek, bakışlarını hep ufuklarda dolaştırırken gözünün önünü görmemek...
Yeni Cilalı Taş Devri! - 13/06/2023
Özgürlüklere sınır çizilmesine şiddetle karşı çıkanların başkalarının özgürlüklerine sınır çizme hususundaki akıl almaz gayretlerini görünce açık pencereleri kapat!
Dünya Şiir Gününde... - 21/03/2023
Şair, uzun soluklu bir koşucudur... Bu koşunun sonunda insanın dünyadaki macerasını içeren "mağara duvarı"na az ya da çok bir şeyler yazmayı başarabilen insandır o...
Akşam... Yine Akşam... Yine Akşam... - 06/03/2023
Nedense akşam olurken Reşat Nuri’nin Mürşit Efendisi gibi Ahmet HAŞİM’e Acımak gelir içimden…
Şiir Kaybolunca... - 13/10/2022
Ruhumuza temas eden ve bizleri kanatlandıracak olan o kaybolan şiirleri bulmanın mekânı adeta bir ticari meta haline gelen günümüz sanat dünyası asla değildir…
Ey Sevgili - 02/06/2022
Erciyes gamzelerinin öyküsüdür, yıldızlar bir tutamıdır saçlarının. Şiirle beslenmeyen fakirleşir ve fani şehirler mahyalarda dirilir
GÜNEŞİN DİLİ... - 15/03/2022
Mevsimlerin çiçek yüzü bahar, kendini iyiden iyiye hissettirirken 21 Mart Dünya Şiir Günü insanca yaşamanın yollarında kelimelerle yeni bir dünya kurulmasını sağlasın…
AKALEMLERDEN BİR DEMET ŞİİR - 08/03/2022
Hepimize hissettiriyor huzuru ve yaşamayı göklerde arayan kuşun çırpınışlarını… Her dizesiyle ruhumuza bir çizik atan kelimeler önce acıtıyor, kanatıyor sonra acının sızlattığı yüreğimize dualar okuyan bir dost arayışına çıkarıyor ruhumuzu…
 Devamı