• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Edebiyat Gazetesi

Kültür Sanat Edebiyat Haber Gazetesi

Yazar Oya Tatlıbal ile Söyleşi

 Yazar Oya Tatlıbal günümüz yazarlarından. Onu seri kitaplarından tanıyoruz. Kitaplarını yayınevleri şöyle takdim ediyor:

   "Her sayfası heyecan, sevgi, dayanışma, kültürel değerler ile bezenmiş hikâyemiz, kahramanlarımızın bir sandık bulmasıyla başlar. Sandıktan çıkan sahaf kokulu bir defter kahramanlarımızın her birinin hayatını farklı biçimlerde değiştirir. Okuyucu, görme engelli bir çocuk kahramanın kalbinden görür dünyayı, albino bir kahramanın aynadaki yansıması olur bazen, anne babasını kaybetmiş bir çocuğun yaralarını nasıl sardığına tanık olur, tek çocuk olmanın getirdiği sorunların nasıl iyiye, güzele evrildiğini şaşkınlıkla izler. Kahramanlarımız sorumluluk almanın, zor durumda olana yardım etmenin, yardımlaşmanın, verilen sözü tutmanın ve “iyi” olanın yanında durup “kötü” ile mücadele etmenin destanını yazarlar adeta.

 

   Seriyi muhteşem kılan özelliklerden biri de Türk Mitolojosi ve kültürel değerlerimize

ilişkin pek çok ögeyi barındırmasıdır. Kahramanlarımız Yada Taşı’nın doğal olayları

etkilemekteki gücünü, Umay Ana’nın çocukların ve hayvanların koruyucusu olduğunu, Su

İyesi’nin gizemini, Karaser (Erlik)’in tüm bu güzellikleri yok etmekteki karanlık emellerini

birebir yaşayarak öğrenirler. Nefes kesen olaylar zincirinin yaşandığı öykümüzde mekanlar da

 

son derece muhteşem özellikler barındırır. Seriyi okurken kendinizi kah Safranbolu’nun kah

Muğla’nın kanyonlarında bulursunuz. Bazen kuraklıktan yok olmaya yüz tutmuş bir Anadolu

köyüne götürür sizi bir de bakmışsınız Peribacaları’nın efsanevi güzelliği içindesiniz. Yada

Taşı’nın ışığıyla Çanakkale’de şehit mezarlarına yüz sürersiniz. Kahramanlarımız şifreleri

çözerken onların yaşadığı heyecanı, endişeyi birebir yaşarsınız. Bu şifreler çözülürken

Şahmeran’la, Gılgameş ve Enkidu’yla tanışır, Şatıra’nın ilmini öğrenir, Mustafa Kemal’in

dehasına hayran olursunuz bir kere daha.

 

Mühürlü Sandık serisi bu ülkenin çocuklarına sunulmuş bir kültür ve değerler

mozaiğidir. Yukarıda anlatılanlar aynı zamanda efsanelerle, destanlarla, zeka oyunlarıyla

harmanlanmış ve hitap ettiği yaş grubunun dimağında unutulmayacak bir lezzet bırakmıştır.

“Okurken adeta film izler gibiyim.” Dedirtecek kadar canlı ve usta ve bir anlatımla kaleme

alınan eser, yazarın ülke çocuklarına kıymetli bir armağanıdır.

 

Kitaplarını bu çerçevede tanıdığımız Oya Tatlıbal ile Edebiyat Gazetesi. Net olarak yaptığımız söyleşiyi aşağıda okuyacaksınız:

 

 

-          Merhaba sevgili Oya Hanım, öncelikle bize vakit ayırdığınız için teşekkür ediyoruz. Biz sizinle ilgili araştırma yaparken kitabınızda yazar hakkındaki yazınızı keyifle okuduk. Oya Tatlıbal kendisini nasıl anlatır?

 

-           Kalabalık bir ailenin altıncı çocuğu olarak Ankara’da dünyaya geldim. Halkla İlişkileri Bölümü mezunuyum.  Mesleğim kâtiplik.   İlk kitabım Deniz Kızı ile başladı kitaplara olan tutkum ve babamın anlattığı hikâyelerle geçti.  O hikayelerin birçoğunu hala anımsarım.  Ve inanıyorum ki o hikâyeler sayesinde hayal dünyam gelişti.  Zamanla ben de minik öyküler anlatmaya başladım. İki çocuğumu da dinlediğim öykülerle büyütmeye çalıştım. Şu anda çocukların sevdiği karakterleri beyaz perde de görmeleri için hazırlık yapıyorum.

 

-           Dilerseniz sizin hakkınızda en çok merak edilen soru ile başlayalım.   Yazar olmaya nasıl karar verdiniz?

 

-          Merhaba nazik davetiniz için teşekkür ediyorum. Sizlerle sohbet etmek benim için bir mutluluk. Sorunuzu kısaca şöyle yanıtlayabilirim. Aslında yazar olmaya ben karar vermedim.  Bir çocuğun eğitim hayatını etkileyen iki unsur vardır. Ailesi ve öğretmenleri, benim de öyle oldu. Ortaokul yıllarımdan itibaren günlük ve kompozisyon yazmaya başladım.  Bana göre hayatın olağan akışının bir parçasıydı yazmak! Bir öğretmenimin yazdığım bir kompozisyonu panoya asması, bir anlamda geleceğimi şekillendirmiş oldu.

 

-            Neden Çocuk ve Gençlik Edebiyatı?

 

-           Çocuk ve Gençlik kitapları yazmam çok daha sonralara rastlar. İlk kitabım yetişkinler için yazdığım, beni çok etkileyen bir ailenin yaşam öyküsüydü. Romanımı bitirmek beş yılımı aldı. Sonra yine yetişkinler için bir roman daha yazdım. Onun görüşmesi için bir yayınevine gittim. Yazdığım kitabı değerlendirirken benden bir bölüm çocuk kitabı yazmamı rica etti. Aslına bakarsanız ilk başta tereddüt ettim. Zira çok farklı ve sorumluluk isteyen bir alan olduğunu biliyordum. Yine de bölümü yazdım. Çok beğenildi. Benden kitabı tamamlamamı istediler. Böylelikle hayatımda yeni bir sayfa açılmış oldu.

 

-           Çocuk ve Gençlik Edebiyatı, yetişkin edebiyatına göre daha mı zor?

 

-           Kesinlikle çok daha fazla emek gerektiriyor. Her kelimenizi özenle seçmeniz gerekir. Çocukların ve gençlerin sizden beklentileri ve sizin onlara açacağınız pencere dikkat istiyor. Bu sorumluluk ilk önce tedirgin etti beni.  Onların ne denli büyük bir dünyaları olduğunu, hayallerine dokunduğun bir çocuğun ve gencin parladığını gördüm.

 

-           Çocuk ve gençler için yazdığınız kitaplar da en çok dikkat ettiğiniz şey nedir?

 

-           Onların psikolojileri benim için bilgi vermekten çok daha çok önemli. Zira biliyorum ki beden sağlığı kadar ruh sağlığı da önemlidir. Geleceğe hazırladığımız fidanları zedelemeden yetiştirmeliyiz. Buna dikkat etmediğimiz takdirde; elinde diploması olan mutsuz bir doktor, adalete inanmayan bir hukukçu, geleceğini inşa edemeyen bir mühendis, sevdiklerini yaralayan insanlar,  kısaca kendine güveni olmayan, sormayan sorgulamayan ve hayat becerileri körelmiş, umutsuz bir nesil yetiştiririz. Bu yüzden Pedagog ve çocuk psikoloji doktorlarının öneri ve görüşlerini aldım.

 

-           Bu konuda yazarlara ne gibi görevler düşüyor?

-           Bence her şeyden daha önemlisi hayal eden, soran sorgulayan bireylere olması husussunda onlara minik pencereler açmalıyız. Adabı Muaşeret, Hayat Bilgisi gibi insan ve doğayı anlamaya yardımcı olan konulara yer verilmeli. Yazılarımız onlara örnek teşkil edebilmeli. Hazır bir metni yahut hikâyeyi okuyup geçmemeliler. Metnin içinde onlarla konuşabilmeliyiz. Onlar soru sormalı biz de cevap vermeliyiz.  İnsan lisanı üzerine bir çıkarım yapmalı, düşünmeliler.

 

-           İnsan lisanı konusunu biraz açabilir miyiz?

 

-           Her çocuk değerli bir maden halinde dünyaya gelir. Konuşmayı öğrenirken, duyguları, düşünceleri, tepkileri aile ve yakın çevresi sayesinde şekillenir. Eğitim hayatında ise geleceği,  kararları netleşmeye başlar. Genç yaşadığı içsel kırıkların ve şartlandırmaların sonucunda tamamen şekil alır.

 

-           Yetişkinler için kitaplar yazmaya devam ediyor musunuz?

 

-           Fırsat buldukça yazıyorum ancak itiraf etmeliyim ki yetişkinler için sadece dört kitap yazabildim. Zamanımın çoğu çocuklar ve gençler için daha araştırmak ve okumakla ve yazmakla geçiyor.

 

-           Kitaplarınızın geri dönüşleri sizi mutlu ediyor olmalı.

 

-           Söyleşi yaptığımızda onlardan gelen soru ve düşüncelere yer veriyorum. Bu muhteşem bir şey! Onlara çok daha fazla güvenmek gerektiğini, her birinin içinde kocaman bir dünya olduğuna şahit oluyorum. Sizinle bir anımı paylaşmak istiyorum. 2011 senesinde Mühürlü Sandık diye bir kitap yazdım. Kitabın sonunu onların görüş ve önerileri için açık bıraktım. Düşüncem kitabın üçlü bir set olması yönünde idi. Kitabın içine şifreler yerleştirdim. Bir okul dönemi onların duygu ve düşüncelerini almak için bekledim. Emin olana kadar kitabın devamını baskıya vermedim. Her söyleşide onlarca mektup veriyorlardı. Kimi bir sonraki şifreyi için tahminde bulunuyordu kimi ise karakterler hakkında duygularını dile getiriyordu. Dokuz yıl bu şekilde devam etti ve kitap yedinci seriye ulaştı. Yıllar içinde okurlarımın birçoğu üniversiteli oldu yahut iş yaşamına başladı. Zaman zaman okurlarımdan mailler alırım. Kitabı ve karakterleri unutmadıklarını, şifrelerine farklı açılardan baktıklarını ifade ederler. Bu beni çok duygulandırır. 

 

-          İçimizi ısıtan sohbetiniz için tekrar teşekkür ediyoruz. Umuyoruz ki kitaplarınız daha çok okura ulaşsın. Daha çok gencin yüreğine dokunun. Son olarak okurlarına ve gençlere neler söylemek istersiniz?

 

-          Ben teşekkür ediyorum çok keyifli bir sohbetti. Yaşımız kaç olursa olsun içimizdeki çocuğu kaybetmemek gerekir. İçindeki çocuğun oyun oynamaya ihtiyacı var. Aksi halde bir robottan farkımız kalmaz.

 

  
293 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın