• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Edebiyat Gazetesi

Kültür Sanat Edebiyat Haber Gazetesi

Remzi Yıldırım
akalemlerdergisi@gmail.com
SÖZ BAHÇESİ
11/02/2021
 
İddialara bakılırsa, ‘ Söylenmedik söz kalmadı’ söylentileri kulaklarımda çatapatın sesleri gibi çınlayıp duruyor…


Diğer bir ses örneği verecek olursam, kışın yağan yağmurun ıslattığı nemden pas tutan ahşap pencerenin menteşesinden çıkan gıcırtı kulaklarımda söz, söz, söz diye bir Anadolu türküsü çığırtısı var… 


Sözün adresi Edebiyat Gazetesi’nde söylenmemiş fikrimiz olduğundan söz etsek acaba doğru bir kelam etmiş olurmuyum? Sanmıyorum..! Bildiğim bir söz kelamı varsa, bunca edebiyat yazarları sözü demliyorsa daha son söz söylenmemiştir…


İnsanlar dünya gezegeni ile birlikte yaşlandıkça elemleri artış gösteriyor…
Sevmek ölmekle mümkün, Öğleyse Sevmek ölmekle başladı diyebilirim…


Bacalardan tüten dumanlı bir vakitte Kentin sarı ışıkları direk lambalarından sokağı bir yorgan gibi örttüğü dakikalarda, serin akşamın vaktinde evlerin perdeleri çekilme anında Kayseri’nin taze akşamını yaşlı sokağı düvenönün’demi yaşayacaktım? 


Ne çok değeri güzergâhında barındırdığına şahit olmak isteyen varsa durmasın kendisini müze şehir Kayseri’ye havale etsin…

 
Yaşar Kemal’in iki kolu ile sarılıp, ‘ Atalarımın kokusunu bu taşlardan alıyorum. Bunun için Selçuklu eseri döner kümbeti kucaklıyorum. Dokundukça o ecdadımızın enfes kokusuna erişiyorum ‘ sözleri ile Döner kümbetin önemine işaret ediyordu…


Biraz ilerisinde Seyyid Burhaneddin Hz. Kabristanı Kayseri’nin kurucularının hece taşları arasında bugün Kayseri müzesinde olan Nasrettin Hoca’nın eşinin kabrine ait hece taşının olduğunu biliyormuydunuz?


Bir diğer bilgiyide söz babında paylaşmak isterim. Erciyes Dağı efsanesi? Gelin yazımızın devamında bu efsanenin detaylarına bir göz atalım…
Erciyes Dağı Efsanesini Biliyor muydunuz?


Erciyes dağı, günümüzde giderek popüler hale gelen ve hakkında birçok efsanenin de ortaya atıldığı bir dağdır. Dağcı Cis Hatun efsanenin kahramanı…
Bundan binlerce yıl önce Erciyes Dağı’nın yamaçlarında Ercişler isimli bir kabile yaşamlarını sürdürmekteymiş. Cis Hatun ise bu kabile liderinin biricik kızı. Bir gün çok uzaklardan genç ve yakışıklı bir delikanlı Erciyes’in eteklerinde yaşayan bu kabileye gelir. Bu yakışıklı genç, kabile reisinin biricik kızına tutulur. Sonraları bu delikanlı, kabilenin ileri gelenlerinden birisini aracı kılarak kızı kabile reisinden ister. Kabile reisi de kızımı veririm fakat önce Erciyes’in tepesindeki Ejderhayı öldürmen gerekir diye zor bir şart koşar.

 
Aşkından deli divane olmuş genç, tereddüt dahi etmeden bunu kabul eder. Cis Hatun, bu cesur gence çoktan aşık olmuştur, onun dağdan geri dönemeyeceğini düşerek gizlice peşine takılır. Genç kız delikanlının peşinden giderken gelinliğini de giyer. Zirveye tırmanan aşıklar, zirveye yaklaştıkça ejderhanın sıcaklığını hissetmeye başlarlar. Karşılarına ejderha çıktığında ise artık çok geçtir, delikanlı Cis Hatun’u korumak için ateşe atlar ve o anda kül olur. Buna dayanamayan Cis Hatun da orada can verir fakat giymiş olduğu beyaz gelinliği Erciyes’in karlarını oluşturur. 


Ejderha, aşıkları kül etmiştir fakat o günden beri aşklarının sembolü olan bembeyaz karı eritememiştir. Erciyes her mevsimde zirvesinde daima kar bulunan yüksek bir volkanik dağdır.

 
Elbette bu sadece tebessüm etmemizi sağlayan bir efsane hikâye. Fakat Erciyes Kayak Merkezi’nde kayarken, gözünüzü şöyle zirveye diktiğinizde bu hoş efsaneyi aklınıza getirebilirsiniz. Kim bilir belki de hikâyenin gerçeklik payı vardır?


Yanlızlık üşümektir. Sözü olamayan dağ varmı dersiniz. Dağların hepsinin bir efsanesi hikâyesi öyküsü vardır…


Sözün en demlisinden öykülerimiz bizi canlı tutar, muhabbet olsun diye yazılmaz bu efsaneler… Söz bahçemizde ışk vermiş çok öyküler, şiirler, Hikâyeler, Efsaneler var elbet… Her demli sözün bir vakti zamanı olduğundan sırasıyla söze dahil olur…


Söz bahçemizi her sürdüğümüzde yaşanılmışlıklar tüm gerçekliği ile kır çiçekleri gibi kelamlarda yerini almaya devam edecek.


Ben şekersiz damla sakızlı kahveyi közde tavını almış halinde çok severim. Sonrasında Kayseri şafağında tane tane yağan kar yağışı anını. Tarihi bir sokağında yokuş çıkmak hasretimdir. Bitişler var elbette, üstelik her gün yaşanan. Hayatı severek içindeki acıyı sevgiyi öldürerek, bazen birlikte omuz omuza hayat ile kenti adımlamak ister insan. Sözü ortasından değil bittiği anda nihayetleşmek arzusu ile yanıp tutuşmak arzumuz var. Söz bahçesine ekilen kelimelerimiz ile haşır neşir olma anlarımız bizim en canlı olduğumuz anlardır.


İnsanları, ne elbiseleri, ne renkleri, nede şakaları ile değerlendirmem. Onların söyledikleri ile karşılar söylediklerim ile uğurlarım. Söz zamanı aşar elbet. Demli kelamlar ile yaşam sürme insanı söz bahçelerinde haşır neşir olmaya mecbur kılar…


Söz ola arşa ulaşa, Söz ola demir kor ateşte tavını aldığı anda konuşulsa. Söz ola bahçesinde demet demet tomurcuklar açsa…


Sözün bitiği anlar, bağımızın yutkunduğumuz anlar vardır, O an ise dostun ecel haberidir… Dost kabrine kavuştuktan sonra söz göğe koşar. Söz ola dua ile nihayete ulaşa vesselam.


722 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

MUHABBETİN ANAHTARI, ‘EDEBİYAT GAZETESİ’ - 24/02/2021
...hedef Şiir, Öykü, Hikâye Edebiyat, öyleyse bizde varız bu rotada.
Hayata Dokunmak Gerek - 03/02/2021
Hayatı şiir tadında ve hikâye boyutunda anlamdıranların öyküleri gün ışığına çıkması gerekiyor.