• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Edebiyat Gazetesi

Kültür Sanat Edebiyat Haber Gazetesi

Beste Bekir
bestebekir@hotmail.com
MODERNİZME BİR BAŞKALDIRI: ULTRAİZM
27/03/2021
     Edebi ultraizm, I. Dünya Savaşı'nın sonunda ortaya çıkan bir İspanya ve Latin Amerika kökenli harekettir. Sosyal tabulara ve geleneklere karşı çıkış ve muhalefet çığlığı olarak İspanya'da doğan edebi ve sanatsal bir akımdır. Geleneksel edebi şemaları hiçe sayarak özgür şiir ve cüretkâr imgeler gibi alışılmadık yenilikleri öne çıkarmasıyla bilinir.

     Ultraist hareketin temel amacı, modernizme ve 98 Kuşağı'na karşı cephe oluşturmaktır. Bu akıma bağlı kalan yazarlar, kendilerini şiir dünyasında çığır açan edebi figürler olarak görürler. Fransız sembolistler ve parnasyenlerden etkilenen ultraistler, eserlerindeki avangart yapı ile okuyuculara soğuk entelektüel deney izlenimi veren nesnel analize âdeta meydan okurlar. Ultraist hareket, gerçeküstücülükten daha az iddialı olan, ancak günlük yaşamın tüm alanlarına yayılmayı amaçlayan estetik bir değişim önerir. Ancak bu değişiklik, modernizmin zenginliğinden vazgeçmek demektir.

     Şair Guillermo de la Torre tarafından 1919'da Madrid'de başlatılan hareket daha sonraları İspanyol kökenli şairlerin çoğunu cezbeder. Ultraizm, Rafael Cansinos Assens'in başkanlık ettiği Cafe Colonial de Madrid'deki toplantılarda ivme kazanır. Bu toplantılara Guillermo de la Torre ile birlikte Juan Larrea, Gerardo Diego ve Arjantinli Jorge Luis Borges gibi şairler de katılır. Rafael Cansinos Assens'e göre ultraizm adı, maksimum anlamına gelen "ultra" sözcüğünden ilham alınarak geliştirilmiştir. Grecia Dergisi'nde ilk defa 1919 yılında yayınlanan ultraizme dair edebiyat manifestosunda , hareketin edebiyatı yenileyeceği ve edebiyatın "ultra" değerine ulaşması için itici güç görevi göreceği ifade edilir.

     Latin Amerika'da ise ultraizm, 1921'de Jorge Luis Borges tarafından tanıtılır. Ancak daha sonra Borges, "Fervor de Buenos Aires" adlı çalışmasının yayınlanması nedeniyle ultraizmden kaçan biri olarak kabul edilecektir. Bu durum, kafiye ve sonenin metrik yapısı gibi kaynakları kullanmasından dolayı ortaya çıkmıştır. Bu bölgede hareket, Pablo Neruda ve Vicente Huidobro gibi Şilili şairleri ve Jaime Torres Bodet ve Carlos Pellicer gibi Meksikalı şairleri etkiler.

     Bir süre sonra cazibesini yitiren ultraizmin sözlü teknikleri, II. Dünya Savaşı'ndan sonra diğer avangart yazarlar tarafından yeniden canlandırılır. Ultraizmin özellikleri 1922 yılında Buenos Aires, Arjantin'de Nosotros Dergisi'nde Borges tarafından belirlenir.

     Ultraist şiirin en önemli unsuru metafordur. Bu özellik, Borges'in I. Dünya Savaşı sırasında ailesiyle yaşadığı İsviçre'de okuyup etkilendiği Alman ekspresyonistlerinden ödünç alınmıştır. Ultraistler, işe yaramaz olduğunu düşündükleri bağlaçları ve sıfatları reddederler. Bu da, şiirlerin birbiri ardına bir dizi saf metafor olarak inşa edilmesine sebep olur. Bu durum yalnızca yazılı metaforlar yaratılmasına imkân sağlamakla kalmaz. Ultraistler aynı zamanda şiiri plastik sanatlarla birleştirmek amacıyla şiirlerinin grafik işleyişiyle de ilgilenirler. Bu nedenle ultraizmin şiiri "iskeletleştirdiği", onu en saf ve daha az süslü ifadesine indirgediği söylenir. Bu bağlamda ultraistlere göre modern şiir, ultraizmde istenmeyen, gereksiz addedilen söz ve sıfatlarla karakterize edilir. Ultraist şairler, şatafatlı dizeleri, noktalama işaretlerini ve kafiyeleri ortadan kaldırmaya çalışırlar.

     Aynı şekilde ideolojik veya dini değerlerin şiir aracılığıyla aktarılmasına da karşı çıkarlar. Bu nedenle anlatılardan, anekdotlardan veya vaaz vermekten kaçınırlar. Genel olarak, sosyal bir mesaj iletme amacıyla çelişen saf şiire yönelirler. Borges, ultraist şiirin sosyal sorunlara değil, şairin duygusal deneyimlerine bağlı olduğunu ifade eder. Mesela ıstırap, yalnızlık ve karamsarlık, onun eserlerini karakterize eden duygulardır. Ultraist şiir, şairin duygularına nüfuz etmek için gerçeklikten uzaklaşıp sembollere gömülür. Dolayısıyla ezoterik ve şifreli olarak görülür. Modernist şiire alışkın bir okuyucuya şaşırtıcı gelebilecek ifadeler ise saf duyumun tezahürlerinden başka bir şey değildir.

     Modernizme karşı çıkan ve farklılaşma çabası içerisindeki birkaç yazarın ve şairin başını çektiği bir akım olan ultraizm, iki Dünya Savaşı arasında dalgalı bir seyir izleyerek kendi mecrasında yol almıştır. Bazı kaynaklarca "aşırıcılık" olarak da adlandırılan bu akım ve burada değinmediğim onlarcası; aslında hep aynı amaca hizmet eder: Yeniyi aramak ve daha iyiyi yaratmak.



1464 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

POSTKOLONYAL EDEBİYAT: KİMLİK, AİDİYET VE DİRENİŞ ANALİZİ - 23/08/2023
Sömürgeciliğin bıraktığı sorunları felsefi ve edebi teoriyle açıklayan edebi akıma postkolonyalizm denir.
İNSANCIL EDEBİYAT - 18/12/2021
Edebiyat ideolojilerüstüdür, ideolojik ya da başka birtakım kalıplara sığdırılamayacak denli engin bir okyanustur.
FELSEFEDEN ŞİİRE UZANAN YOL: ORUÇ ARUOBA - 11/07/2021
Ahmet Oruç Aruoba, 14 Temmuz 1948'de Kocaeli'nin Karamürsel ilçesinde dünyaya gelir. Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu Fahri Aruoba ile şair, gazeteci Muazzez Kaptanoğlu'nun üç çocuğundan biridir.
DİRİM - 02/06/2021
Hayalin Işıltılar İklimi'nden "Dirim" isimli şiiri...
KADININ ŞİİRSEL SESİ: GABRIELA MISTRAL - 12/05/2021
"Öpücükler" şiiri, en popüler şiirlerinden biri olmasının yanı sıra, Gabriela Mistral'ın ruhunun şiirselliğini de gözler önüne sermektedir.
"SEVME SANATI" ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME - 26/04/2021
Erich Fromm'un 1956'da yayınlanan "Sevme Sanatı" adlı kitabı, bir kitaptan daha fazlasıdır. Birkaç nesil için ilham kaynağı olan bu yapıt, hâlen güncelliğini korumaktadır.
BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİĞİN ÖDÜLLÜ YAZARI - 11/04/2021
Halk arasında Gabo veya Gabito olarak bilinen Gabriel Garcia Marquez, Latin Amerika'nın en önemli edebiyatçılarından biridir ve büyülü gerçekçiliğin bir temsilcisi olarak anılan Kolombiyalı bir yazar, gazeteci, şair, editör ve senaristtir.
HAYATA TUTUNAMAYAN ŞAİR: GEORG TRAKL - 17/03/2021
Trakl şiirlerinde çürüme, yalnızlık ve ölüm düşüncelerini âdeta ete kemiğe bürüyerek biçimsel ve tonal güzellikle birleştirir. Özellikle geç dönem şiirleri kıyamet duygusu ile karakterize edilir ve yaklaşan bir felaket hissini aktarır.
HASRET KUYUSUNDA BİR HAYAT: CENGİZ DAĞCI - 07/03/2021
Onun milliyetçiliği insancıldır. Özellikle "O Topraklar Bizimdi" ve "Onlar da İnsandı" isimli kitaplarındaki karakterlerin nahifliği, yazarın içindeki insan sevgisini ve umudu gözler önüne serer.
 Devamı